Önceki yazımızda Armada Pera Otel’e yer vermiştik. Otel Müdürü Mira Zoto ile yaptığımız hoş sohbette bizlere Sultanahmet bölgesinde yaklaşık 20 yıldır faaliyet gösteren Armada Otel’den bahsetmişti. Eh işte gezgin ruhu durur mu, oracıkta aklımızın “ziyaret edilecekler” köşesine yazmıştık. Tüm ekipçe aşk duyduğumuz İstanbul’umuzu “sahiplenen, koruyan ve yaşatan” (Armada Otellerinin mottosu imiş) bu işletmeyi görmeliydik. (Bütün haftamız; “ya ben de geleceğim, valla bensiz giderseniz karışmam” diye tehditler savuran gezgin ruhlu İstanbul Aşkına editörlerinin ortak olarak müsait olduğu zamanı bulmak için kafa patlatmakla geçti tabi. Ama ayarladık çok şükür.)
Lokasyon : Ahırkapı Sokak 24 Numara, Cankurtaran / Sultanahmet.
Yeşilköy’den Eminönü’ne kadar uzanan sahil yolunda, Yenikapı sonrasında “Dedeefendi / Cankurtaran” tabelasına dikkat edin. Bu tabelayı görünce sur içine dönmeniz gerekiyor. Sur içerisine girdiğiniz zaman ise sol taraftan devam ederseniz, Armada Otel karşınızda olacak. Diğer ulaşım araçlarını kullanarak geliyorsanız “Akbıyık” durağında inmelisiniz. Cankurtaran Sosyal Tesisleri önünden devam edince karşınıza Armada ve duvarlarında “Barbaros Hayrettin Paşa” rölyefi çıkacak.
İşletme Hakkında
(Yazının bu kısmı Basın-Yayın İletişim sorumlularından gelen rica üstüne revize edilmiştir.)
Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olan Armada Otel’in 1994 yılından bu yana bu bölgede hizmet verdiğini ve yönetiminin Kasım Zoto başkanlığında devam ettiğini öğrendik. Yurtdışında olması sebebiyle kendisi ile şahsen tanışamasak da Pazarlama Müdürü Nedim Bey bizlere vakit ayırıp, Armada Otel’in biraz tarihinden, biraz da vizyonundan bahsetti.
(Yazının bu kısmı Basın-Yayın İletişim sorumlularından gelen ricadan alıntılanmış ve revize edilmiştir.)
Bu bölgede bulanan sıra evler ahşap olduğu için sık sık çıkan İstanbul yangınlarında tahribata uğramış. Sonra zamanın Eminönü Belediyesi kalıntıları yıktırıp araziyi bir otoparka dönüştürmüş. Armada binası da Restitüsyon* ile yapılmış. Bir yandan İstanbul’un eski gelenek ve kültürünü yaşatmaya diğer yandan da bölgesinin değerlerine sahip çıkmaya ve onları korumaya devam etmiş. Zaman böyle geçerken, bölgenin en çok tercih edilen otellerinin de başında anılmaya başlamış.
(*ortada olmayan tarihi yapıların gravür, çizim, fotoğraf v.b. belgelere de dayanılarak yapıldığı döneme referans veren bir mimarlık tekniği terimi)
“İstanbul” ve bir de “korumak” denilince malum, bizi can evimizden vuruyor. Bu iki kelimeyi aynı cümlede duyar duymaz hemen en yakın arkadaşımız Google’da Armada Otel’in mottosu olan “sahiplenir, korur, yaşatır”ı arattık. İlk sonuç veren kaynaklardan birinde Kasım Bey’in bir blog yazısına yer verilmiş. Sözlerini aynen aktarıyoruz; “Ben sanki öyle bir korunmuş İstanbul özlüyorum ki Osmanlı kültürünün tevazusuna sahip olsun, arastalarında ve Kapalıçarşılarında konusu dışında ürünler satılmasın, kimliksiz tabela ve aydınlatmalar olmasın, yüzyıllardır varolan zanaat gelenekleri devam etsin, bayramlarda ve önemli günlerde nitelikli şenlikler, esnaf alayları, bu kültürün yeme içme gelenekleri kırsallaştırılmadan ve şehre yakışır bir biçimde canlandırılsın, şehrimizi ziyaret eden yabancıların gözünü boyamak için çadır tiyatrosu kıyafetleri ve dekorları yapılmasın…” (blogu görmek için tıklayınız)
Mekan Detayları : Tarihi Dokuyu Koruyan, Misafirperver, Geleneksel, Muhteşem Teras, Kültür Miraslarını Koruyan, Özgün, Antika Araba ve Otobüs Koruyucusu
Otelden içeri adımınızı attığınız zaman burnunuza mis gibi bir koku geliyor, sanki zamanın içerisinde başka bir yıla gitmişsiniz gibi tatlı bir his kaplıyor içinizi. Sonrasında Bar Şefi olduğunu öğrendiğimiz Ali Bey biz kendi aramızda “ya bu oda parfümü gibi birşey mi acaba, çok güzel ama tam çıkaramadım kokuyu” diye fısırdaşırken -sağolsun- merakımızı giderdi. Bu mis koku “Ihlamur” kokusuymuş ve organik olarak özü alınan ıhlamur özel bir düzenek yardımı ile genel havalandırmaya veriliyormuş. Tabi bu özgün fikir karşısında şaşkın şaşkın bakakaldık, bildiğiniz huzur kokuyor Armada.
Etrafta bulunan özgün dekorlu alanlar (siniler, sedirli köşe, havuzlu kahve) ve başlı başına mini bir müze olmuş lobi bölümü de etraftaki havayı tamamlıyor adeta. Neler neler yok ki bu mini müzede ! Minik minyatür yeniçeriler, osmanlı yıllarının berber koltuğu ve ayrıca camekan içerisinde muhafaza edilen taraklar ve kakmalı aynalar, siniler, mini tunç heykeller, kocaman ve muhteşem bir kadırga maketi bile var !
Otelde bulunduğumuz süre içerisinde bizlere sanki evlerine misafirliğe gelmişiz gibi içten, sıcak ve bir o kadar da ilgili davranan personelleri de içimizden takdir ettik ve imrendik doğrusu. Bu devirde böyle misafirperverlik nerde kaldı, varsa yoksa “başka siparişiniz var mı?” ! Ah o diğer ticari kafalarla peynir gemisi yürüten işletmecileri kolundan tutup bir buraya getirsek de misafirperverlik öğrenseler biraz !
Buraya dikkat !
Armada Otel’in önünde duran 1957 model Mercedes otobüs’e bayıldık. Şeker pembesi ve şeker mavisi renklerinde, resmen bir içim su ! Ayrıca bu otobüsün “Lezzet Kaşifleri” isimli bir ekiple “Gurmebüs” adı altında çeşitli rotaları olan bir lezzet keşfi programı yaptığını daha önce duymuştuk. Üstelik Armada da sponsor olmuş ! Hemen websitelerini de not aldık www.gurmebus.com . Onlarla bir yolculuğa çıkmamız da şart oldu ! 🙂 Ayrıca ekipten antika araba meraklısı olan bazı arkadaşlarımızın ortadan kayboldukları bir anda, merak edip peşlerinden gittik. Meğer otel girişindeki güleryüzlü beyefendiden otoparkta 1960 model kırmızı bir Mercedes olduğunu öğrenmişler, onu görmek için kaybolmuşlar ! Ertesi sabah da pırıl pırıl kırmızı arabayı otelin önünde görünce pek sevindik 🙂
Odalar : Misafir odasına adımınızı atığınız zaman çok sade ve bir o kadar da ince zevkle döşenmiş bir mekan olduğunu düşüneceksiniz. Dolapların ve duvarların bazı kısımlarında el emeği göz nuru “Edirnekari” boyamaları var. Öyle çok şey sorduk ki bunu da sormayalım artık dedik ve yine google’ladık. Armada Otel’in 108 odasında ve pek çok genel alanında bulunan bu boyamalar bir sanatçı tarafından tek tek çalışılmış.
(Editör Edit-Notudur) Bu arada edirnekari boyama değilmiş, bezeme imiş. Biz de öğrenmiş olduk 🙂
Odada bulunan yataklar ve yastıklar da adeta kuş tüyü, genellikle çok seyahat eden insanlar olarak en önem verdiğimiz nokta; -ekipçe amma rahatımıza düşkünmüşüz- konfor. Bu konfor bir de huzur ile birleşince, ayrıca bu huzura surların ardından parlayan güzel Marmara Denizi ve size göz kırpan ay da dahil olunca, ortaya tadından yenmez bir deneyim çıkıyor. Ayrıca neredeyse tüm temel ve olası ihtiyaçlar düşünülmüş. Mini dikiş seti, son sayı dergiler, rehberler, terlikler, boncuklu ve tarihi yarımada baskılı kitap ayraçları, çay kahve ikram köşesi, baskılı nostaljik kartpostal, kumaş bornozlar, kaliteli havlular, hatta bir de diğer banyo ürünlerinin yanısıra tamamen doğal üretilmiş mis gibi defne sabunu var! İstanbul aşığı bir işletmede konaklayıp da böyle güzel uygulamalar ve hoş ayrıntılarla tazeleyici bir deneyim yaşamış olduk. Darısı da henüz yolu Armada Otel’e düşmeyenlerin başına !
Kahvaltı :
Kahvaltının Teras katında servis edileceğini duyduğumuz zaman oldukça sevindik. Yukarı çıktığımızda ise bir tarafta birbirinden güzel iki yapı olan Ayasofya ve Sultanahmet Camii diğer tarafında da alabildiğine deniz manzarası ile karşılaştık. Kahvaltı büfelerinde ise çoğu ürün (reçeller, pestiller, hamur işleri, kahvaltılık tatlılar) el yapımı. Masaya oturduğunuz zaman da “bir sana bir bana” semaveriniz de (karşılıklı taraflar birbirine servis yapabiliyor) çoktan gelmiş, hatta sizi beklemiş oluyor. Tüm malzemeleri de yeterli ebatlarda doğranmış ve pişirilmiş, küçük bakır sahan omletleri de oldukça leziz ve özenli hazırlanıyor. Ardından bir de ocak ateşiyle bakır cezvede pişmiş türk kahvesi de aldınız mı keyfinize diyecek yok !
Kimler tercih edebilir ?
Şehrin gürültüsü ve kalabalığından sıyrılıp tarihi Sultanahmet semtinde huzurlu bir gün geçirmek isteyenler, harika kareler yakalamayı kendilerine amaç edinmiş ve Sultanahmet ile Ayasofya’yı yakından fotoğraflama şansı bulabilecek olan amatör veya uzman fotoğrafçılar, “ben keyif insanıyım, şöyle alabildiğine bir manzara olsun” diyen manzara severler, İstanbul mutfağı’na ilgi duyan gurmeler ve gurme adayları, ev yapımı likör sevenler, tangoya ilgi duyanlar (*her pazartesi tango gecesi varmış) ve “İstanbul’a gönülden bağlı bir mekanı ziyaret etmek için başka sebebe gerek yok” diyen doğuştan gezginler tercih edebilir.
Not : 1957 model Gurmebüs ve “Lezzet Kaşifleri” ekibiyle “Samatya Rotası”nda tanıştık. Çok yakında detayları www.istanbulaskina.com’dan takip edebilirsiniz.
Mekan Değerlendirmeleri
İletişim Bilgileri
Telefon | 0212 455 44 55 |
Website | https://www.armadahotel.com.tr |
https://www.facebook.com/armadaotel | |
armadahotel |
Nasıl giderim ?
Güzel ve otantik bir yere benziyor İstanbul’a gidince uğramak lazım fiyatlar nasıl acaba.